Skolyoz, omurganın ön-arka planda bakıldığında omurların orta hattan saparak oluşturduğu ‘S’ şeklindeki eğriliğidir. Omurga ön-arka planda düz bir hat şeklindedir. Skolyozda omurlar sağa veya sola doğru yer değiştirir ve kendi eksenleri etrafında dönerler. Yani skolyoz 3 boyutlu bir deformitedir. Toplumda yapılan taramalarda %8-11 oranında omurgada 10º den az eğrilikler, %2-3 oranında 10º den fazla omurga eğriliği görülebilmektedir. 10º altındaki eğrilikler bazı doğuştan olan omurga anomalileri, kas-iskelet sistemi hastalıkları ve bazı metabolik hastalıklar dışında normal sınırlar içinde olarak kabul edilmektedir. Skolyoz bir hastalık değil, bir deformitedir ve bu deformitenin yarattığı problemler skolyoz hastalarını etkiler. Belli bir dereceyi geçen omurga eğrilikleri göğüs kafesinde deformitelere neden olarak kalp ve akciğerler üzerinde olumsuz etkilere neden olabilir. 

Skolyozun tipleri şunlardır:

A.Yapısal skolyoz

1.İdiyopatik (nedeni belli olmayan)
2.Nöromüsküler (sinir/kas kökenli)
3.Doğumsal
4.Travmatik
5.Tümörler
5. Diğer

B.Yapısal olmayan skolyoz

1.Postüral (duruş kaynaklı) skolyoz
2.Bacak uzunluk farklılıklarına bağlı 
3.Kalça eklem kaynaklı
4.Enflamatuar nedenler

Skolyoz ayrıca tanı konan veya eğriliğin tespit edildiği yaşa göre de sınıflandırılır ve hastanın yaşına ve eğriliğin şiddetine göre tedavi planlaması yapılır. En sık karşılaşılan skolyoz ‘Adolesan idiyopatik skolyoz’ olarak adlandırılan eğriliktir. Tüm skolyozların %60-70 ini oluşturur. Hastanın yaşı, cinsiyeti, eğriliğin tipi, eğriliğin şiddetine göre tedavi planlaması yapılır. 10º altındaki eğrilikler tedavi gerektirmez. 

11º-25º arasındaki eğrilikler hastanın yaşı ve eğriliğin tipi göz önünde tutularak takip gerektirir. Bir çocukta skolyoz tespit edildiğinde eğrilik ilerleme olasılığı açısından değerlendirilmelidir.Bir çok yazar ilerlemeyi iki takip arasında 5ºden fazla açısal artma olarak değerlendirmektedir. İlerlemenin devam edip etmeyeceği ve ileride ulaşılacak eğrilik derecesi bilinemez. İdiyopatik skolyozu olan adolesanların %3 ünde kendiliğinden iyileşme olabilir, bunların çoğunun eğriliği 11º den azdır. Eğrilik ilerlemesi ile ilgili belli faktörler bulunmuştur. İlerleme ihtimali kızlarda erkeklerden fazladır. Adolesan idiyopatik skolyozda eğriliğin ilerleme zamanı genellikle hızlı adolesan büyüme atağı döneminde, menstrüasyon başlangıcından hemen öncedir. Çocuk büyüdükçe ilerleme ihtimali azalır. İlerleme ihtimali eğrilik tipiylede ilişkilidir. Genel olarak çift eğrilikler tek eğriliklerden, tek torasik eğrilik (göğüs seviyesinde olan) de tek lomber eğrilikten (bel seviyesinde olan) daha fazla ilerleme ihtimaline sahiptir. Eğriliğin büyüklüğü ile ilerleme ihtimali artar. 20º eğriliğin ilerleme ihtimali %20 iken 50º eğriliğin ilerleme ihtimali %90 olarak hesaplanmıştır. Tedavi edilmemiş skolyozu olan erişkinlerde ilerleyici eğriliklerin etkisi çok sayıda araştırmacı tarafından incelenmiştir.Tedavi edilmemiş adolesan idiyopatik skolyozu olan erişkinlerde beş önemli nokta (1) sırt ağrısı, (2) akciğer fonksiyonu, (3) psikososyal etkiler, (4) mortalite (ölüm riski), (5) eğrilik ilerlemesidir.  Genel olarak iskelet olgunluğuna ulaşmış hastalardaki  30º altındaki skolyozlar erişkin hayatta ilerlemezler.Daha büyük özellikle torasik 50º-75º eğriliklerin, erişkin hayatı boyunca ilerleme ihtimali daha yüksektir. 

40º üzerindeki eğrilikler ise  yine hasta ve eğrilik ile ilgili tüm değişkenler bir arada değerlendirilerek cerrahi yöntemlerle tedavi edilirler. Omurgaya uygulanan çeşitli vida – çengel ve rodlar ile eğrilik düzeltilmeye, vücudun dengesinin fizyolojik sınırlara getirilmesine çalışılır. Bu amaçla düzeltilmiş olan omurgaya füzyon diye adlandırılan (omurların birbiri üzerine kaynaması) işlem uygulanır. Bu işlem sonrasında hastada ek bir deformite veya patoloji yoksa herhangi bir alçı, korse veya breys uygulanmaz ve hasta genellikle 1 aylık bir sürede rahat bir duruma gelir.

25º-40º arası eğrilikler ise tedavi planlaması açısından daha dikkatle ele alınması gerekenlerdir. Eğriliğin ilerleme potansiyeli ve hastanın özellikleri iyi değerlendirilmelidir. Nadirde olsa 40º altı bazı eğriliklere cerrahi kararı verilebileceği gibi bazı 40º üstü eğrilikler cerrahi dışı yöntemlerlede takip edilebilirler. Konservatif tedavi denilen cerrahi dışı yöntemler arasında gözlem, ortotik tedavi (breys, korse, ortez tedavisi), traksiyon, alçılama bulunmaktadır. Hasta ve eğriliğe göre bu yöntemlerede karar verilebilir. Konservatif tedavide amaç eğriliğin düzelmesinden ziyade eğriliğin kontrol altına alınmasıdır. Bu nedenle ilerleme potansiyeli olan eğriliklerde konservatif tedaviye başvurmadan doğrudan cerrahi tedaviye karar verilebilir.

Cerrahi tedavi yöntemleri oldukça çeşitli olup posterior (sırttan yapılan) ve anterior (önden, göğüs veya karın boşluğundan yapılan) olmak üzere iki ana grup ve bu iki grubun kombine yapılması ile 3grupta sınıflandırılır. Hangi yöntemin uygulanacağı tamamen hastanın ve eğriliğin özellikleri ile cerrahın tercihine bağlıdır. Ancak en sık uygulanan cerrahi yöntem ’posterior sistem’dir.

Sonuçta bilinmesi gereken skolyozun ihmal edilmeyip erken tanısı ile ve tecrübeli cerrahların elinde korkutucu olmaktan çıktığıdır. Okullarda zaman zaman yapılan skolyoz taramaları erken tanıda oldukça değerlidir. Ayrıca dikkatli anne-babaların çocuklarının sırtında görebilecekleri eğrilikleri ve omuz asimetrilerini ihmal etmemeleri ve muhakkak bir uzmana danışmaları gerekmektedir. Erken tanı ile çocuğu oldukça ciddi ve önemli bir ameliyattan kurtarmak olasılıklar içindedir.